Vampir Kontes
Elizabeth Bathory "Vampir Kontes" (1560-1614)
600’den fazla kızın katili Elizabeth Bathory (Macarca’da Erszebet Bathory) 1560 yılında , Vlad Tepes öldükten yaklaşık 100 sene sonra , Macaristan'ın en zengin ve köklü ailelerinden birinde doğmuştur. Atalarından Prens Steven Bathory , 1546'da Vlad Tepes Eflak'da tacını geri isterken ona yardım etmiştir. Elizabeth doğduğu sıralar , ailesi Macaristan'ın en soylu ve zengin ailelerinden biriydi. Kuzeni Macaristan başbakanıydı. Amcası Stephan ise daha sonra Polonya kralı olmuştur. Bathory ailesi zengin ve soylu olmasının dışında , çok güçlü ilişkilere ve tanıdıklara sahipti.
Elizabeth Bathory daha 4-5 yaşındayken sara nöbetlerine katlanmak zorunda kalıyordu ve sorunlu bir çocuk olarak yetişti. Sorunlu ve çekingen yapısına rağmen genel olarak entellektüel , becerikli ve akıllı bir kadındı. 1575 sonbaharında , 15 yaşındayken , 25 yaşındaki Kont Ferencz Nasdasdy ile evlendi ve kendi soyadını devam ettirmek için soyadını ona verdi. Evlilikten sonra Csetjhe Kalesi'ne yerleştiler. Kale , Macaristan'ın kuzeybatısında , şehire yukarıdan bakan bir tepede yer alıyordu. Evlilik , aslında Nasdasdy ailesinin bir sınıf atlama çabasıydı. Çünkü daha güçlü olan Bathory ailesi onlardan daha üst bir statüde bulunuyordu. Evlilikten sonra birçok spekülasyonlar oluştu. Evlilik sonrası da Nasdasdy ailesi daha soylu bir konuma atlamış oldu. Evlilik , meyvesini ilk birkaç yıl içinde verdi ve birkaç çocuk dünyaya getirdiler. Kont Ferencz zamanının büyük bir kısmını , evinden uzakta , Türkler ile savaşarak geçiriyordu. Savaş alanında cesur ve güçlü bir askerdi ve hayatının son döneminde Macaristan'ın "Kara Kahramanı" olarak anıldı. Evli oldukları 25 yıl içerisinde , kocası savaşa gittiği için yalnız kalan Elizabeth'in hayatı gittikçe sıkıcı bir hal alıyordu. Zaman öldürmek için saatlerce ayna karşısında güzelliğine bakıyordu ve genç erkeklerle birlikte oluyordu. Zaman zaman kalede , sado-mazoşist lezbiyen sex partileri veriyordu. Bir seferinde bir erkekle birlikteyken kocası tarafndan yakalandı , ama kocası onu affetti. 20'li yaşlarında , kölelere işkence yapmanın ona zevk verdiğini farketti. Neden böyle olduğu hakkında bir bilgimiz olmasa da , tüm yaptıklarından , onun başkalarının acı çekmesinden zevk aldığını anlayabiliyoruz.
Anlatılan bir hikayeye göre; bir gün , genç bir hizmetçi kız , Elizabeth'in saçını tararken yanlışlıkla biraz ceker , ardından çok sert bir tokat yer , burnundan akan kan Elizabeth'in eline gelir ve o , kızın güzelligini aldığını düşünür. Ardından erkek uşağı Johannes Ujvary'e kızı soymasını söyler ve kızın kollarını bir fıçının üzerinde tutarken atar damarlarını kestirtir. Genç kız öldükten sonra Elizabeth bu kanla banyo yapar. Artık genç kalmanın yolunu bulduğunu ve vampirizim ile gelen bu kanın hayatı olduğunu düşünür... Bundan sonraki 10 yıl içerisinde Elizabeth Bathory'nin yardımcıları ona birçok güzel kız getirdiler. Sadece o çevreden değil birçok başka şehirden de köle adı altında getirilen kızlar , kanlarının banyo yapmak için kullanılacağını bilmeden kaleye gidiyorlardı. Elizabeth , bir süre sonra Dorotha Szentes(Darko) adlı gerçek bir büyücüden büyü ile ilgili bilgiler almaya başladı. Bunun üzerine Darko Elizabeth'in sağkolu oldu. Bunun dışında eski hemşiresi Iloona Joo , erkek uşağı Johannes Ujvary ve Anna Darvula adlı hizmetçi kız da ona yardım ediyordu. Onların da yardımı ile Cetjhe Kalesi tüm kötülüklerin merkezi olmaya başlamıştı. Elizabeth daha çok genç kızları seçiyordu. Kızları bağlayıp , ayak parmaklarının arasına yağlanmış kağıtlar koyup önlerinde ateş yakıyordu. Bir şekilde ateşten kaçmak için kıvranan kızların ayakları alev almaya başlıyor ve sonra tüm vücutları yanmaya başlıyordu. Bilinen bir başka işkence yöntemi ise , kızların ağızlarını , çeneleri birbirinden ayrılana kadar çekmesi idi. Huyu iyi olduğu günlerinde kızları soyarak erkek misafirlerin önüne çıkartıyordu. 20'li yaşların sonuna doğru iki kızından ve bir oğlundan sıkılan Elizabeth , onları evlatlıktan reddetti ama onları bu işkence ortamının içine sokmadı. Yıllar geçtikçe masum kızların kanına olan ihtiyacı gittikçe artıyordu. Yeni işkence yöntemleri geliştirmişti. Mesela kızları tamamen bal ile kaplayıp onları böceklerin ve arıların önüne atıyordu. Bir başka işkence yöntemi ise soğuk su yöntemi idi. Esir aldığı kızları çıplak olarak 0 derecenin altında , soğukta , buz gibi suyla , donarak ölene kadar yıkıyordu. Kocasının ölümünden sonra , kendisiyle ve güzelliğiyle daha fazla ilgilenmeye başladı. Ardından onu gençleştirdiğini düşündüğü kan banyoları başladı. Kaleye getirilen kızların kanlarını emiyor , açılan yaralarındaki etleri yiyordu. Kontes , Alman saatçilerinden ve demircilerinden işkence aleti sipariş ediyordu. Bir süre sonra Csetjhe Kalesi tamamiyle bir işkence merkezi haline gelmişti. Çivili kafeslerde kızları öldürüyor , onun için özel yapılmış bu kafeslerin altına girip , kanın akması için yapılan delikten banyo yapıyordu. Elizabeth bazen iç güzelliği için onların kanlarını da içiyordu. Bir süre sonra artık bu basit köle kızların kanlarının bir işe yaramadığını düşünen Kontes , daha asil ailelerden köleler almaya başladı.
Elizabeth'in terrörü uzun yıllar devam etti. Kurban listesi gün geçtikçe artıyordu. Kontes kurbanların isimlerini çalışma masasındaki defterine yazıyordu. Cesetler kalenin koridorları altında yakılıyor veya ormana atılıyordu. Genç kızlar eğitim veya çalıştırma adı altında kandırılarak kaleye getiriliyorlardı.
40 yaşına yaklaşmıştı ve yavaş yavaş yaşlandığının belirtileri ortaya çıkıyordu. Ne yaparsa yapsın bunları ortadan kalırdamıyor ve güzelliğini kaybetmeye başlıyordu. Bununla beraber Elizabeth yavaş yavaş çevre köylerde de konuşulmaya başlanmıştı. Hakkındaki , ve Csetjhe kalesi hakkındaki dedikodular Macaristan imparatoruna kadar ulaşmıştı. Bunun üzerine imparator tarafından , Elizabeth'in başbakan olan kuzeni Kont Cuyorgy Thurzo'ya kaleye baskın düzenleme görevi verildi. 30 Aralık 1610'da Elizabeth'in kuzeni tarafından yönetilen bir grup asker Csetjhe kalesi'ni gece bastılar. Hepsi kaledeki korkunç görüntüden şaşkına döndü. Ana holde yatan bir kız cesedinin kanının emildiği anlaşıldı. Bir başka tarafta vücudu delinmiş ve hala canlı olan bir kız yatmaktaydı. Daha sonra keşfedilen zindanda ise bazısı işkence görmüş birçok kız hücrelerde beklemekteydi. Kalenin altında yaklaşık 50 ölü kızın cesedi bulundu... Kale basıldıktan sonra Elizabeth'in yardımcıları da cezalandırıldı. Parmakları kesilerek ateşe atıldılar ve kazığa bağlanarak yakıldılar. Elizabeth cezasını da ağır bir şekilde çekti. Hayatı boyunca kendi kalesinde neredeyse tamamı duvarlarla çevrili bir odada kalacaktı. Odada sadece bir delik açılmıştı , o da yemek vermek ve hava almasını sağlamak içindi. Bir gün yemek vermeye gelen görevlilerden biri Elizabeth'e verdiği yemeğin hala aynı yerde olduğunu ve dokunulmamış olduğunu farketti. 21 Ağustos 1614'de , 54 yaşındaki Elizabeth Bathory ölü olarak bulundu...
Elizabeth Bathory'nin kapatıldığı kule şu anki Slovakya'da bulunmaktadır. Tüm yaptıkları ve suçları da Macaristan devlet arşivinde yer almaktadır. Elizabeth Bathory'nin ölümünün ardından kale boşaldı ve terkedildi. Kontes Bathory ailesinin mezarlığına yerleştirildi. Elizabeth Bathory tüm bu yaptıklarıyla ilerki zamanların da ilham kaynağı oldu. 1970'lerde çekilen “Drakula Kontes” adlı filmin hikayesi Elizabeth'in hikayesini anlatıyordu ve filmdeki ana karakterin adı Mathory idi. Söylenenlere göre Bram Stoker'ın Dracula'yı yazmasında da Elizabeth Bathory büyük ilham kaynağı olmuştur.
Özellikle Elizabeth Bathory'nin hikayesine yabancı olanlar için , “nasıl” ve "neden" soruları merak uyandırıcı olabilir. Bizler kuralların olduğu , kötü davranışların engellenmeye çalışıldığı bir zamanda ve toplumda büyüdük ve yaşıyoruz. Hepimizin , kimsenin haklarını engellemediğimiz sürece , özgür yaşama hakkı vardır. Elizabeth Bathory , soylu ve zengin bir ailede doğduğu ve büyüdüğü için herhangi bir kaygısı yoktu. Zamanın dünyasında kriminoloji kavramı yeterli derecede bulunmamaktaydı. Elizabeth , küçüklüğünde yaşadığı bazı olaylardan dolayı , öldürmenin serbest bir davranış olduğunu sanıyordu. Kafasında oluşan bu vahşi düşünce ve zihinsel sorunları , onu bu hale getirmişti. Güzellik onun en değer verdiği kavramdı ve yaşının ilerlemesiyle bu özelliğini kaybedeceği gerçeği , onun bu vahşi yanının oluşmasının önemli bir sebebiydi. Senelerce , hiç bir engele takılmadan terörü devam etmişti. Bathory'nin zamanlarında yerleşen aristokrasi , topraklardaki kanunları yönetme görevinden sorumluydu ve suçlu kişileri cezalandırmak görevini de kendilerinde görüyorlardı. Elizabeth Bathory'nin kanunları çiğnediği dönemlerde ise zaten kanunlar kendi ailesine aitti. Birçok kaynağa göre Elizabeth'in yakalanışının bu kadar uzun sürmesi , onun ailesinin soylu olmasından kaynaklanıyordu. Kontes Elizabeth Bathory , kendini beğenmiş , zihinsel açıdan dengesiz bir insandı ve koşullar onun içindeki şeytanın ortaya çıkmasını sağlamıştı. Ama tüm bunlara rağmen , zamanının kanunları eğer onu durdurmaya yönelik olabilseydi , bu kadar kızı öldürebilir miydi , bilemeyiz...